21 Ocak 2012 Cumartesi

Erik

Önümüzce uzanmış apaçık bir renksizlik bu
Bir vapurda oturdum ve gözlerimi doldurdum kahverengi bir ağrıyla
Ezip geçtim şehirleri orta yerinden yaran köprüleri
Şarkılardan uzattı başını,fallardan,bir de satırlardan...
Var olmayan diller türetti,o dillerde konuşulmamış,söylenmemiş yüzlerce binlerce cümle tüketti.
Yorgundu bacakları.Uçarcasına koştu,davulların zurnaların ve bir garip toz dumanın içinden
Durdu sonra.Ani..
Omuzları düştü dizleri kırıldı.Dudaklarının kenarı titredi.Bir garip çocuk..Başı çenesinin üzerinden toprağa indi gözleriyle beraber.Ben ölüsüne baktım.Davulcunun tokmağı bir toz tanesinin üzerinde asılı kaldı.
Zurnacı boğuldu.
Bir adam yandı,ateşten daha yeşil.
Dudakları silinmiş,gözleri mühürlenmiş siyahın evladı kadınlar toplandı etrafına,ağlayarak.
Ağladılar,ağlar gibi değil ama..Şarkı söyler gibi...Şarkı söylediler belki de ağlar gibi.
O zaman sevdim onu.Bana siyahın ardından bakıp herkesi susturduğu zaman omuz başlarıyla.Ve üzerindeki gökyüzü dirseklerine dolanıp çarşaf çarşaf serilince toza dumana..Ağaç gövdelerinin ardından,tozun dumanın diri başakların arasında kaybolup gittiği mayıs günlerinde bir hercai ağıtla izlerdim onu.
Bir deli çocuktu sarı renkli tarlaların arasında
Karnı açtı çoğu zaman
Ve ama hep yalnız.
Bir hazin kavgaydı.
Uyurken damlardan düşüp,
ölürdü her gece.
Atına binerdi,
atın üstünde ezilirdi,arka ve ön ceplerindeki ham erikler.
Başı döner midesi bulanırdı,kusardı dün gece yediği iki kaşık yemeği..
Ben onu izlerdim,günahsızdı..Ben onu izlerdim,günaha bulanırdı erikleri.Utanırdım,söyleyemezdim..
Zorla değil ya,
Söz verdik birbirimize,o akşam atlılar yakmadan önce erik ağaçlarını..
Erik bahçelerinin bekaretini bozmayacaktık birbirimiz olmadan.
O öldü
Ağaçlar yandı
Vapur kaçtı..
Biz atlılarla erik yedik arka bahçede..
Atlılar öldü
Arka bahçe yandı
Ben kaçtım.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder