31 Ocak 2012 Salı

Sıkıcı Bir Adam

Şimdi kalkıp da o vakitlerden söz etmenin ne manası kaldı.Kendime sordum,televizyondaki siyah saçlı kadına sordum,kolumdaki saate sordum..Yok hiç biri cevap vermedi.Nerde başladığını biliyorsun elbet,ama nerde bittiğini asla bilemeyeceksin.Ki zaten soramayacaksın da.Kimse konuşmayacak geçmişten.O yatağa hiç girmemiş gibi.O kokuyu asla duymamış gibi.Hiç olmamış gibi davranmak olanın acısını yaşamaktan daha zor sanki.Bir gün gelecek sonra,kimse o dem vurduğun geçmişin yaşandığına bile inanmayacak.Sen de sorgulayacaksın zamanla.Acaba diyeceksin.Sonra da keşke..Bazen oluyor işte,bittiğini kabullenememek değil aslında,ya da yeniden olsun demek de değil.Sadece o içindeki aptal ses dur diyecek sana..Sanki bitmedi..Elbet bir gün diyecek..Sonu gelmemiş gibi..Sus diyeceksin içindeki aptala..Susacaksın..
Bakın ben kot pantolon giyen sıkıcı bir adamım.Memleketten dışarı adım atmadım daha.Çok dayanıklı değilim alkole.Ergenliğim çok kötü geçti.Yüzüm sivilce içinde çelimsiz çirkinin tekiydim.Ama derslerde başarılıydım.Gloomy rock dinleyip ağlardım sürekli.Birileri neyin var diye sorunca daha da çok ağlardım...
Bakın ben sıkıcı bir adamım.Sürekli sorup durdum.Neden olmadı diye.Sonra artık sormadım.Çünkü kimse cevap vermiyordu.
O şarkıyı söyleyen kadın gelse,dese ki bir ihtimal daha var.
Ölmek mi diye sorarım.Evet derse kabulümdür derim.Çünkü bence insan ölünce oluyor.Olmadı ölürüz biz de.
Bakın ben sıkıcı bir adamım ha bir de sıkılgan.Duramam öyle aranızda.Üstüme de gelmeyin.ben karşı kıyıyı izliyorum,sigaramı yakıyorum artık ne içki varsa önümde yudumluyorum paşa paşa..Ve bekliyorum.Ammaaan diyorum,konuşuyor işte gene çok bilmişin teki.Acılı bir şarkı koyuyor birileri.Gülümsüyorum karşıya bakıp.Çıkarıyorum ceketimi atıyorum denize.Gökte ay var.Hava soğuk.İçki kekremsi.Sigara kaçak.Paçalarım ıslak.Kime ne!
Sokakta çocuğun tekinin topu patlamış.Ağlıyor.Sonra bende çokça kız tanıyorum.Eski sevgilisinin toplarını patlatmak isteyen..Hay Allah,ne hal olmuş dünya.
Ben sıkıcı bir adamım.İşkembe çorbası içmem.Haftada bir yıkanırım.Gazete okumam.Ölünün arkasından fatiha okurum.Anlamını bilmem.Çok nadir çıkarım sokağa.Televizyonda haberleri izlerim,sonra çay koyarım,en son da portakal yerim uyumadan.
Şimdi bazen çok geç kalmış gibi hissediyorum.Sıkılıyorum.İnsan kendisinden de sıkılır mı?Cevap sorunun içindeymiş hayret.Ben sıkıcı bir adamım.
Bütün arkadaşlarıma aşık oldum hayatım boyunca.Ve bazen onların sevgililerine de.Epey kıskandım.Bazen ayrımını bile yapamadım,hangisini kıskandığımın.
Yo,hayır olamaz.İşkembeci bir adamla olamam ben.Tellak hiç olmaz.Gazeteci desen uzak olsun.Televizyonda ölü haberleri var.Televizyondaki siyah saçlı kadına bakıyorum.Saç rengini değiştirmiş.Tanıyamıyorum.Bakın her şehirde başka saatte sabah oluyor.Ben yine çay koyuyorum,ben yine gazete okumuyorum,ben gene kahvaltı yapmıyorum,ben gene o şarkıyı dinliyorum.Hay ağzına sıçtığımın komşu karısı.Gene çamaşır seriyor.Yumuşatıcı kokutuyor her bi yeri..Ben burda kirli kirli oturuyorum.Bana da el atacak diye korkuyorum bazen.Televizyondaki kızıl saçlı yabancı kadın kusmaya başlıyor.Çalan müzik tekliyor.Çamaşır seren komşu kadın camdan atlıyor.
Bakın ben sıkıcı bir adamım..Sıkıştığım zaman,bugün de pek bi yağdı hey maşallah diye bağlıyorum muhabbetleri.Sonra herkes susuyor.
Cümleler tek kişilik olmalı bence.Ve tek sözcükten ibaret.
Ben sıkıcı bir adamım demiştim.Bir de sıkılgan.
Gidip çay koyuyorum şimdi.Bi de iki bardak.İnce bellide sevmez diye de kupalara dolduruyorum.
Elimde tek bir bilet var.Bi de tek atımlık kurşun.Onu da atıyorum camdan.Aman boşver diyorum.
Tek şans varsa hiç şans yoktur.
Kupaları kaldırıyorum.İnce belli bardakta içiyorum çayımı.





21 Ocak 2012 Cumartesi

Erik

Önümüzce uzanmış apaçık bir renksizlik bu
Bir vapurda oturdum ve gözlerimi doldurdum kahverengi bir ağrıyla
Ezip geçtim şehirleri orta yerinden yaran köprüleri
Şarkılardan uzattı başını,fallardan,bir de satırlardan...
Var olmayan diller türetti,o dillerde konuşulmamış,söylenmemiş yüzlerce binlerce cümle tüketti.
Yorgundu bacakları.Uçarcasına koştu,davulların zurnaların ve bir garip toz dumanın içinden
Durdu sonra.Ani..
Omuzları düştü dizleri kırıldı.Dudaklarının kenarı titredi.Bir garip çocuk..Başı çenesinin üzerinden toprağa indi gözleriyle beraber.Ben ölüsüne baktım.Davulcunun tokmağı bir toz tanesinin üzerinde asılı kaldı.
Zurnacı boğuldu.
Bir adam yandı,ateşten daha yeşil.
Dudakları silinmiş,gözleri mühürlenmiş siyahın evladı kadınlar toplandı etrafına,ağlayarak.
Ağladılar,ağlar gibi değil ama..Şarkı söyler gibi...Şarkı söylediler belki de ağlar gibi.
O zaman sevdim onu.Bana siyahın ardından bakıp herkesi susturduğu zaman omuz başlarıyla.Ve üzerindeki gökyüzü dirseklerine dolanıp çarşaf çarşaf serilince toza dumana..Ağaç gövdelerinin ardından,tozun dumanın diri başakların arasında kaybolup gittiği mayıs günlerinde bir hercai ağıtla izlerdim onu.
Bir deli çocuktu sarı renkli tarlaların arasında
Karnı açtı çoğu zaman
Ve ama hep yalnız.
Bir hazin kavgaydı.
Uyurken damlardan düşüp,
ölürdü her gece.
Atına binerdi,
atın üstünde ezilirdi,arka ve ön ceplerindeki ham erikler.
Başı döner midesi bulanırdı,kusardı dün gece yediği iki kaşık yemeği..
Ben onu izlerdim,günahsızdı..Ben onu izlerdim,günaha bulanırdı erikleri.Utanırdım,söyleyemezdim..
Zorla değil ya,
Söz verdik birbirimize,o akşam atlılar yakmadan önce erik ağaçlarını..
Erik bahçelerinin bekaretini bozmayacaktık birbirimiz olmadan.
O öldü
Ağaçlar yandı
Vapur kaçtı..
Biz atlılarla erik yedik arka bahçede..
Atlılar öldü
Arka bahçe yandı
Ben kaçtım.





12 Ocak 2012 Perşembe

Bir Yaz Sevişmesi

Bir yaz sevişmesi yaşadık.
Tarihimiz tükenmişti.
Erkeklik çoktan bir fedainin son çığlığına karışmıştı zaten..
Bir yaz sevişmesi yaşadık..
Elleri kitap ve şarap kokan adamın yüzünü görmemiştim hiç,ama biliyordum..
Hikaye elde duruyordu.
Hikaye onun ellerinde duruyordu.
İnsanlar pencerelerden dökülüyordu birer birer.
Bir yaz sevişmesi yaşadık ama hava soğuktu.
O'nun olamadığım için bir sürü başka insanın olmuştum.
Yoldaki ağaçlar boyunca koşuyorduk.
Adem'den beri koşuyorduk.
Adem'e doğru koşuyorduk.
Birbirimize sesleniyorduk.
Birbirimizi seslendiriyorduk.
Caddede kedi ölüsü,yerde bozuk para,çekmecede tabanca,yatakta ölü adamlar vardı.
Bir yaz sevişmesi yaşadık.
Ter,telaş,buz..
Ölüm kasıklarımızda ve şakaklarımızda patlıyordu.
Ansızın ölüyorduk sanki,caddedeki kedi misali.
Karşı pencerede komşu kadın çamaşır seriyordu,
Biz kirleniyorduk.
Sırılsıklam olmuştuk,saçlarım,elleri kokuyordu.
Elleri tabanca kokuyordu.
Tabanca saçlarım kokuyordu.
Hep o şarkı çalıyordu
Komşu kadın ağlıyordu çamaşır sererken
Biz kirleniyorduk..
O'nun olamadığım için bir sürü başka insanın olmuştum.
Hatırlamıyordum ama unutmamıştım.
İçimde oğullar peyda oluyordu.
Hep vardı ama ben,
hiç
ve çoğu zaman
ama öylesine
Bekliyordum...
O gelmediği için ben gidemiyordum.
Ben gidemediğim için o gelmiyordu.
/Bir yaz sevişmesi yaşadık..
Karşı pencereden komşu kadın atlıyordu.
Biz ,çamaşır seriyorduk...



11 Ocak 2012 Çarşamba

Serbest ÇağrışTım.

Bugünün ertesinde o var.Dünün yarınında o var.Yarının bir öncesinde o var.Bugünün öncesinde o var.Ama bugün 'O' yok.
Özlemek beli zamanlarda olur.Öyle kafanıza estiği zaman özleyemezsiniz efendim.Her şey bir mayıs intiharı.Benim suçum yok,annemin talihsizliği..Ben sokağın varlığınca yürüdüm ve o köşe başında o ceketin cebinde unuttum bizi.Ben ölürüm pek düşünmem,ona iyi bakın siz.Çok değil,sadece anlatabilmek istiyorum..İnsan yazıyor yazmasına da.Ben söylüyorum ya işte,her şey orada..Masanın üzerinde ellerinin altında.Pek anlatabileceğim bir şey değil,azıcık yanık suç kokuyor.Şey her zaman ayrı yazılır.HerŞEY usulüyle olmalı efendim.
Gün pazardır.Adam yalnızdır.Kadın yalnızdır.Ama elde değil insan soruyor.Neden?
Bir fotoğraf karesidir kadının çektiği..Dili bilinmezdir..Manzara benimdir,dil onların.Adam gözlüklüdür,gözleri camdandır,saçları ziftten.Kadın kadındır.Kadın adamın içindeki çocukluk gezmeleri gibidir.
.../Zindan odanın içindedir ve üç odalıdır.
Suçlular zindanın içindedir ve üç bacaklıdır.
Babamın ağzı gibi kokar zindan.
Babam suçsuzdur.
Bu bir gerçektir/Ki o zaman yoktur.
Dizlerimi koyduğum yer bir ikilemdir.
Ben bir ikilemi ikiyle çarpıp duvara astım.
..Çünkü,sevgilinin tabutu yatağından tatlıdır.

5 Ocak 2012 Perşembe

Sorgu 3

Her şey zaman kavramından ibaret,ya da zamansızlıktan.Şimdi şimdi fark ediyoruz.Kalmalıydık.İmkansızlığımızı anlatmamızın anlamı yoktu.İmkansızlığımız anlamlıydı,onu anlatmak anlamsız.Ölümü durduramadık,yapamadık.Biz biliriz !Borcunuz,boynumuzun borcudur.Hem biz anladık o an beri.O şiiri okuduğumuz ilk an,o çayın yarısını içmişti,saçları kızıldı şemsiyeli kadının..Göğüsleri kocaman.İstanbul'da yürüyordu.Anıları tecavüze uğramıştı,bir de hayalleri.Polis sorguya götürdüğünde,sigara var mı diye sormuştu.Zamansızdı ve her zaman öyle kalacaktı.Sigarası yoktu.Ve parası da.
Hava tehlikeliydi o gece.7.caddede yürüyorduk.Bilmek istiyor muydu?Sevişmek ister miydi?Tabancayı beline soktu.Sessiz kalmasına gerek yoktu.Nazar değmişti belli ki.Elde kalan hikayeye dönüyoruz belli ki.Olmamış,yapamamışız.İlk günün yarası saklı hala anlaşılan.Bir yerlerden dönüyoruz.Saçlarımız dağılmış,karnımız aç.Ağlamışız YOK boyu.Klişedir ya,başımızı alnımıza yakın yerden dayamışız cama ve yol boyu ağlamışız.Belli ki yapamamışız yani.Geri dönmüşüz,terkettiğimiz o yere.Şimdi şimdi farkediyoruz.Biz söyledik de yapmadık mı diye düşündük.Bak zaman uzadı işte.Çok çabaladık vesselam.Ama şarkıda da diyor ya hani.Ölürmüydü unutmasa?Neleri yar ettik şimdi kendimize.Yıllardır tek satır okumuyorum.Bilmiyoruz ki masallar neden bu kadar uzak ülkelerde her zaman.Uzun yolculuk sevmezsin biliyorum.İnsan aynı adama yazmıyor ki ömür boyu..Kimler geliyor kimler geçiyor.Bunu da söylüyor şarkının teki.Şarkılar da nefret ettiriyor ya kendinden böyle böyle..Boşver.İnsan nerde vazgeçiyor?Ne zaman anlıyor?İlla büyümek mi lazım yani?Şimdilerde kimse anlatmıyor.
Çocuğun gözleri iğne deliğiydi,baldırları çırılçıplak.Ben de anlatmıyorum.Hani insan bazen biliyor ya hikayesinin olabildiğince ve alabildiğine imkansızlığını.Ben de biliyorum.Ama gene de anlamıyorum bazen,insan neden hala bekliyor?Nice kez üzecek belli ki.Tepeden ayağa zahmet besbelli.Teferruat deyip de kesip atamıyorsun ama..Neden peki.Hep aynı ritim aynı melodi.Aşkın şarkısı var ama bizim çiçeklerimizin üstüne işemiş hıyarın teki.Unutmamak bir borç oldu artık..Firar ettik balkonlardan.Ne zamandan beri bu kadar deniz müptelası oldum.Karasal bir iklimde mavi gözlü bir aşk olmaz ki!Çayın yanında tüttürdüğüm sigaradan sonra barıştım memleketle.Bak şimdi hayal görüyorum belki de.Beklemek bir borç oldu sanki.Tefecilerin eline düştük,adam öldürdük,hırsızlık yaptık,hüküm giydik.Ne vardı öğrenmeseydim.Hüküm verdiğim acılarımın infazıydı gelişin
Kaybettik cebimizdekileri ve biz sadece birilerinin cebinden düşürüp kaybettikleriydik.
Biliyorum aşkın şarkısı vardı ama,
ne yapalım ?
gelip çiçeklerimizin üstüne işemiş hıyarın teki...