12 Ocak 2013 Cumartesi

Zaman.Sadece birazcık.zaman.

Yaşamakta direniyorum.Odalardayım.Renkleri belirsiz beton bedenler.Zamanı düşünüyorum,saate bakmadan.Bu benim düşüşüm.Bu benim kabusum.Biliyorum.Kafamdaki herkesi parçalara ayırıyorum.Her nasılsa biliyorum.Belirsizliklere muktedirim.Saat beşi beş geçiyor.Ben yaşamaya direniyorum.Eğer inanabilseydim.Belki biraz emin olabilseydim.Yanaklarında iki gamzesi olan o adamı bulabilseydim.Saat beşi beş geçiyor.Zamanın anlamsızlığını düşünüyorum.Saniyeleri ve dakikaları icat eden insanoğlunu.Sonra saatleri.60 tane saniyenin bir araya gelerek oluşturduğu bir dakikayı,ve o 60 tane bir dakikanın yarattığı saat denen yaratığı.24 tane saatin bir araya gelişinin bir günü yaratmasını.Sonra insanoğlu 7 tane gün olmasına karar veriyor.O 7 güne isimler veriyor kendince.Gelgelelim kızıyoruz sonra.Öfkeleniyoruz.Yıllardır bekliyorum diyoruz.Salı günü terketti beni diyoruz.Bu noktada,bekleme istasyonlarını yaratan bizden başkası değil,anlıyoruz..Birileri 'Saatleri parçalama enstitüsü' kursa.Sahip olduğumuz anları matematikle parçalamaktan vazgeçsek bir an.Neden sadece güneşe güvenemiyoruz.Neden günlerden söz ediyoruz durmadan.Neden bilime bu kadar yaslıyoruz sırtımızı.Evet bir yıl dediğimiz şey dünyanın güneş etrafında 365 güneş doğumu boyunca dönmesiyle olabilir.Hayır dünya ve güneşin baş harflerini büyük yazmıyorum çünkü dünya kimileri için bir gök terimi olmaktan çok daha fazlası.Ama neden bunları düşünüyoruz.Hayatlarımız bu kadar bulanık ve olasılıklar hesabıyken neden bilimsel gerçekliklere boğuluyoruz.Hayatını beklemek üzerine kuran birinin zaman kavramına olan öfkesini düşünün.Tanrıyı kıskanmıyor musunuz?Zaman ve mekandan bağımsız oluşunu.Zaman iyi bir şey olsaydı tanrı kendine de bir parça zaman ayırmaz mıydı sizce?Şu lanet sayılar işte.Tatil günü ilan ettiğimiz pazarlar.Tatil günlerinde yaptığımız tek aktivite kahvaltı süremizi uzatmak.Daha çok oturabilmek o masada.Daha çok konuşabilmek.Saatlere yayılmak.Bizi masa başlarında tutan o saatlerin üzerine uzanabilmek.Ne kadar ürkütücü.Uzun kahvaltılara bile o kadar hasretiz ki.Bir şeylere uzun ya da kısa diyoruz.Zaman şahsi bir oyuncak unutuyoruz.Zamanın anlamdaşı sorumluluklar.Uyanma sorumluluğu,gitme sorumluluğu,hep bir yerlere yetişme sorumluluğu.Hep bir telaş.Oysa belki de zaman olmasaydı.Biz hep geç kalsaydık.Kargaşa alsa yürüseydi.Sorumluluklarımıza yetişemeseydik ve sadece bu sebepten olsaydı kaybetmelerimiz.
O adamları ne kadar zamandır beklediğimizi bilmeseydik.
Çözemiyorum.Düşündükçe boğuluyorum içinde.Bir gün uyansak mesela.Atmaya,parçalamaya,durdurmaya karar versek saatleri.Vazgeçsek saymaktan.Parçalamaktan,bölmekten her şeyi.Vazgeçsek.Her şey saniye ya da salise hesabından öte,o asla keşfedemedikleri an meselesiyken,
vazgeçsek artık şu saatlerden.

10 Ocak 2013 Perşembe

Peki ya ne zaman.

Sana ne söylesem bilmiyorum.Zamanın değiştiremeyeceklerinden bihaber misin bu kadar?Buna delilik diyorsun.Ben neyi ne zaman tükettiğimi bilemeyecek kadar yoksunum akıldan.İnsan uzanıyor bazen bilirsin.Koşan bir çocuğu gömleğinin ucundan kavramak gibi..İnsan uzanıyor tutmaya.Neye uzansan tutamıyorsun.Elinde bir beyaz düğme kalıyor belki gömlekten.Çocuk kaçıyor gidiyor.Ne yapacaksın şimdi.Nereye gideceksin.Söyle bileyim o zaman,peki her şeyi aldıktan sonra ne isteyeceksin.Kimse sormayacak beni sana.Ben hiç olmamışım gibi.Bazen bir martı mezarlığında elimde simitle gezineceğim.İnsan nereye giderse gitsin gömlekli çocuklar görüyor.İnsan nereye giderse gitsin hep bir çığlık.Belki martı belki bir kadın.Artık ben o bildikleri adam değilim.Dünya bildiğimiz gibi değil artık. Ama yine de sonra bir gün gelecek,muhtemelen mayıs.Bir güneş olacak.Bir şey olacak.Herhangi bir şey işte.Anlayacaksın o an.Bir şeyler olduğunu anlayacaksın.Gömleğinin eksik düğmesini farkedeceksin.Nasıl kaçıp gittiğini hatırlayacaksın.Kaçıp gittiğini bilmediğini anlayacaksın.Gömleğinin rengini hatırlayacaksın.Sana nasıl uzandığımı.
Hayır değişmiyor insan.Ben değişmiyorum.O düğmeyi saklıyorum neresi olduğunu hatırlamadığım bir yerde.Sen büyümemişsin hiç.Çocukluk gömleğini giyiyorsun hala.Adam desen değilsin.Çocuk desen hiç.Ama gelip sorsam sana.Kime gittiğini sorsam.Neye kaçtığını sorsam.Hala deli diyeceksin bana.Yine de bekliyorum işte evimden geçmeni.
Seni ilk tanıdığım gibi gelsen bana.Başka kimse olmamış gibi.Başka kimse ölmemiş gibi.Hala hayattaymışsın gibi.
Bu defa,
Ben tutmasam gömleğinden,sen de gitmesen..

4 Ocak 2013 Cuma

Virginia'nın hayali intihar mektubu

Bu sabah bir başka uyandım Leonard.
Pencerenin önünde çiçekler vardı.Çiçekli elbisemi giymeliyim dedim.Durdum baktım.Duvarda bir saat.Saat duvar gibi durmuş.Yanımda biri uyumuş ama sabah olmadan yok olmuş.Çok yağmurlu bir günde aynaya bakarken gözlerimin ne kadar güzel olduğunu farkettim.Bir güneş bulsam takip edecektim bu sabah.Belki de bir yıldız,güneş gibi..Saçlarımı yıkamak istedim.Ama çok yağmur yağıyordu.Belki  bir güneş bulsam.
Ağaçlara bakıyorum biliyor musun?Onları izliyorum.Unuttuğum her şeyi bir bir hatırlıyorum.Kendimi asla ait hissetmediğim o şehri.Arkadaş toplantılarımızı.Şarap kadehlerimi,saçıma taktığın o tokayı.Mutfak dolaplarının rengini beğenmeyişimi.Bildiğin bir yer vardı.Bana öyle söylemiştin.Gideceğimizi söylemiştin.Gelecektim seninle.Yağmur hiç bitmeyecek gibi.Bu odada tek başıma oturuyorum.59 yaşındayım ve söyleyecek hiçbir şeyim kalmadı.Nereye gideceğimi bilmiyorum.Bazen dayanamadığımı hissediyorum.Her şeyi düzelteceğim söz veriyorum.Ama göremiyorum Leonard.Ağaçları seyretsem de onları göremiyorum.Caddelerden geçen onlarca insana dokunamıyorum.Bütün gün bu lanet evin içinde dolanıyorum.Bazen sadece duruyorum.Durmaktan yoruldum.Çiçeklerden yoruldum.Bana her şeyin düzeleceğini söyle.Ben toprağa karışmak istiyorum.Toprağa dokunmak istiyorum.Gidebileceğim her yere gittikten sonra hiç bir yere gidemiyorum.Hiç kimseye söyleyemiyorum Leonard.Seni çok sevdiğimi ama seni terkedeceğimi kimseye söyleyemiyorum.Kendime bile anlatamıyorum.Neyi neden hissettiğimi kendime anlatamıyorum.Bazen küçülüyorum,yatakta uzanmışken kendime bakıyorum,duvarlara,kendime,pencereye,pencerenin önünde duran çiçeklere.Dışarı çıkmak istiyorum,seni bulmak.Kendimi teslim etmek.Kendimi geri almak.
Beklemedim mi sanıyorsun.Tek yaptığım buydu.Ben inanmadım Leonard.İnsanların sadece bekleyerek tükenebileceklerine inanmadım.Yanıldım biliyorsun.İnsanların en çok bekleyerek çürüyeceklerini anlayamadım.Neyi bekledin diye soracaksın biliyorum.Yapamadım Leonard.Kendimi hayatın içine bırakamadım.Ben yaşamayı hep bekledim.Tüm bu çiçekler,güzel kadınlar ve her şey.Hepsi sadece,çok fazlaydı.Tıkılıp kaldığım bu evde ölüyorum Leonard.Hayır,bu sabah da tüm diğerleriyle aynı.Bu sabah da bir başka uyanmadım.Belki de hiç uyanmadım.Bazen uyandığımı hissedemiyorum.Tanrı kadınları böyle ağır şeylerle sınamamalı.Belki de tanrı erkektir bilmiyorum.Delirdiğimi söylüyorlar.Onlara inanmak ya da inanmamak konusunda kararsızım.Ama gene de ben böyle devam edemiyorum.Tüm bu sokaklar caddeler varken ve insanlar birbirlerine bu kadar tepkisizken hiç bir şey söylemek istemiyorum artık.Ölmekten başka gidecek hiç bir yerim yok.Bir nehir yıkayabilir belki her şeyi.
Bu sabah bir başka uyandım Leonard.
Pencerenin önünde çiçekler vardı.Çiçekli elbisemi giymeliyim dedim.
Kahramanları öldüremiyorsan,yazarı öldüreceksin Leonard.Ben de öyle yapıyorum.Yazdığım ve yazamadığım tüm kahramanlarımdan özür diliyorum.
V.