29 Kasım 2011 Salı

NEVİM ...


...
Ve şimdi sen hayatındaki en güzel fotoğrafa,en kötü hava koşullarına ve en biçare dosta sahipsin..Ne yaptılar gözlerine senin.?Saçlarına da kıydın..Siyah değil artık..O esmer kız da değilsin bence.Değil misin.?
Ben tam koşar giderken birilerine..
Hayır böyle olmaz..
Bana da çok tanıdık geldi.Gözlerimin önünden saçlarının sağanak geçişi..On dört şubatta doğdun..Ne çok güldüm oysa ben doğum gününe..Dalga geçer gibi hayat seninle..
Sesin bilindikleşti,saçların senden başka..Gözlerin turuncu bir şehrin son sokak lambası.
Son bilmem kaç yıldır aynı caddede yürüyüp duruyoruz.Cadde bitmiyor,biz gitmiyoruz.
..
Bana seni hatırlatan tüm izleri parmak uçlarımda biriktiriyorum artık.
Parmak uçlarımda ölen çocuklardan bin selam sana.
Belli ki diyeceği var daha şu şair müsveddesinin..
Ben şiir yazacaktım seni
Ki roman oluverdin ani...
..
Seni beklemek
Sadece geldiğini görmek...
Gelmek en çok sana yakışır
Sadece sana..
Ben hayırsızım..Hep bildim.Kabul etmedim..

Kozalak...mor..çay..bank..sakin..defter..kızıl-esmer..gökkuşağı..mektuplar..korsan kitap..şubat-mayıs..güney ekspresi
Mor,mor, mor kozalaklar..Diyarbakır,İzmir,İstanbul..

-Nasıl hissediyorsun?
-Ben mi?
-Hayır,kül tablasına sordum..
Ben sonra hep kültablalarına baktım bilir misin?Bazen içinde buruşturulmuş kağıtlara..52. kağıda ağladım.
 İçten içe hep bildim biliyor musun?Alıkoymuş gibi seni..Zincir yok..Sen yoksun..Çekip aldım seni adamlardan..Adamlarından ben hep korktum..Ben söylemedim de,söylesem dinlerdin biliyorum.Ben hayırsızım,hep söyledin,kabul etmedim..Ama ben hep korktum ,söylemiş miydim?
O gelecekti bir gün ve seni alacaktı eminim..Belki hiç yoktun,yazmıştım ya..
..
Benim kadınlarım öldü.
Benim kadınlarım hiç yoktular,
Benim kadınlarım ölü doğmuştular
Benim kadınlarım,
Onlar hiç varolmadılar..
..
Evlenirsin bir gün biliyorum,ne kadar geç o kadar iyi..Herifin teki gelir,ve alır seni benden..Bir dere vardır,her şey sinir bozucu bir beyazlıktadır,ve ben uzakta bir yerden izlerim seni..Sessiz..Bir ağaca dayanmış..
Onu sevmezsin bilirim..Durun bu nikah kıyılamaz çünkü ben..
Hayır çünkü sen..Sen demiştin..;
''Sana duyduğum özlemi başka adamlar dindiremese de,ben seni anılarımla,anılarımızla dindiriyorum..Bütün adamlara inat ,bir tek seni seviyorum''
Hepsi üçüncü şahıs,biliyorum..
Evet biliyorum,başka adamlarla sevişeceksin hep,o tükürük kokan odalarda,o sarı çarşaflı yataklarda..
Bir sigara yakacaksın sonra,bunu da biliyorum,pencereden dışarı bakacaksın belki..Ağlamazsın ,onu da biliyorum..Sabaha kadar uyumayacaksın,üşüyeceksin ve ben ..Ben hep korktum,söylemiş miydim?
Hiç sevişmedik senle,dudakların ne kokar bilmiyorum..Onlar dokundu milim milim ..Sicim sicim yağdılar..
Ben bilmedim ama..Ben bekledim bilirsin,ben hep bekledim seni..Hep geç kaldık.Senin yüzünden,senden dolayı,senin sayende,senin için..Ben hiç sıkılmadım,söylemiş miydim?Saat sabahın körü olsa da,yüzüm darmaduman baksa da,ben hiç sıkılmadım..İyi ki geç kaldık,iyi ki ayakkabının iplerini bağlamadın,iyi ki her şeyi unuttun evde..
''Sana neden bu kadar acizim '' diye sormuştun bana, bir gün ortası eylülünde..
Bilmiyorum,ama seni daha çok sevmemek için,öldürmeyi düşünüyorum bugünlerde..

Ve şimdi sen hayatındaki en güzel fotoğrafa,en kötü hava koşullarına ve en biçare dosta sahipsin.
Ve sen hala kızıl saçlı esmer Nevim'sin...

 Ben şimdi korkmuyorum
 hani demiştik ya,

Adamlar gelir ve gider...
Biz hep birbirimize kalırız..!





.

26 Kasım 2011 Cumartesi

Farazi /

Nasıl oldu da farkettim.Ne kısa sürdü halbuki.Şubat ayı tadındaydı.Kalakaldık işte burada böylece.Ne bu şimdi.?Kimin yası?Hem kim kaldı.Bak işte gene olmadı.Döndük mü işte anamızın başladığı noktaya.Sitem etmiyorum vesselam.Ama bunun da anlamı var ya hani..Sen ne denli derin bir lekesin ulan !Ne yaptım ne ettim çıkarıp kesip atamadım.Olmadı hani son yaptığın,bunu da bilesin..Şizofreniye kaçıyor o duble duble götürdüğün rakı bunu da bilesin.Adam olmak mevzusu pek sexist bir şey,hiç bahsetmeyeyim boşver.Ama bir şey olsaydın be.!Adam olsaydın,çocuk olsaydın ama olsaydın..Neydi şimdi bu.'Bu' dediğim ne ben de anlamadım ya,boşver.Dolandın gittin saçlarıma.Al işte olmadı bak.Hani demiştin ya üç beş saat bilemedin bir kaç gün.Yok yahu belki de yanlış saydım ben zamanı,dolmamıştır daha.Çok şey de değildi hani istediğim.Dur dedim,kal.Bir şey yap da demedim sana.Kal dedim ,sadece kal..Orada dur öylece.Ne olurdu ulan.Ne oldu şimdi gittin de..Nasıl oldu da farkettin..Ben bütün falları sana ithaf ettim a benim akılsızım.Ulan lanetli misin ki fincanlardan hortladın yine..Oysa ben çok şey istemedim.Öyle de olmadı böyle de..Bu değil diyorum ben,sen ne diyorsun acaba.Adamın anasını ağlatırsın harbiden..Kapını kırıp o boktan yatağından sürükleyeyim mi yani seni? Bu mu istediğin? Hadi yapma,inkarının mümkünatı yok..Sizin oralarda da işler yolunu bulmadı değil mi? Kabul et sen de dikiş tutturamadın.İyisin belki de..Ne oldu yani şimdi gittin de?Olmadı ,yeminle söylüyorum olmadı..Kolay oysa bence.Çok değil.Zor da değil ama.
Kahverengi ağırlığında artık her şey..Kalakaldık bak ,boku bokuna..Senin de olmadı benim de..Vazgeçtik ya da  öyle bir şey oldu işte..Bir itin duası kabul oldu belki de,ne bileyim ben..Boşverdim,vazgeçtim..Bitti.
Ama son bir soru.

O değil de
Ben hala anlamadım ulan..
Neden Olmadı..?

Malaki'den

''Seni hiç kimseyken buldum,
Şimdi sen herkessin
Ve ben seni yitiriyorum...''

başkaldırı 1,

Yok ,yok bize yakışmaz bu dünya..Ya da biz mi yakışmayız bu dünyaya demeli?Dıştalanmış birer hayatta kalış serüveni bizimkisi..Hayatın en dış kısmında,belki de tam merkezinde bin yıllardır kök salan ama filizlenememiş bir mücadele bizimkisi.Bıyıkları yeni yeni terleyen delikanlıdan ,düşünceleri pörsümüş yaşlı amcaya kadar hepimizin ortak mücadelesi..Bin yıllardr köle,hükümran,zengin,fakir,siyah beyaz ayırmadan herkesin kaderini çizen asırlık bir mücadele bizimkisi.Peki savaşıp durduğumuz şey ne?Ne için bunca çaba bunca gözyaşı.?Ben söyleyeyim.Tüm bu çaba kabul görebilmek adına.Tüm bu çaba insanlığımıza insan gibi değer verilsin diye.Çığırtkan bir kuş gibi alevden hareler saçarak palazlanan bir umut kıvılcımı,belki de ateşi bu..Evet doğru;bu toplumda kürde,aleviye,aşırı islamcıya,nihiliste,ateiste ve daha bir çoklarına yapıldığı gibi bizler de yafta yiyenlerdeniz.Peki bir insan neden kendisiyle aynı siyasi görüşü paylaşmıyor,aynı elbiseyi giymiyor diye başkasını dıştalar.?Toplum olarak hatta evren olarak neden her alanda peşin hükümlerle insanları sınıflandırmaya,katı çizgilerle toplumdan soyutlamaya bu denli meyilliyiz;?Evet hayat ayrımlar ve ayrıcalıklarla doludur.Tüm renkler siyah değildir ya da tüm kuşlar martı,ya da tüm köyler geri kalmış..Ama her şey,her bir yaratık ve her bir nesne özünde aynıdır.Teklemez bir sistematik düzende akıp giderler.Evet,nesneler efkarlıdır,insanlar durağandır kimi zaman,ve kimi zaman nesneler insanlar kadar hayatta,hayatlar nesneler kadar boşluktadır.Ama herkes ve her şey özünde bir aradadır.Bizi biz yapan budur çünkü,bir aradalık ve evrenin bize yüklediği misyonu yaşatmaktır bizi biz yapan.Ama gel gör ki teklemez dediğimiz sistematik yaşantı tekliyor ne yazık ki!İnsanlar , nesneler ,zamanlar,boyutlar ayrılıyor.Gitgide çok boyutlu birer karton yığını halini alıyoruz.Gitgide daha da diplere saklıyoruz içimizdekileri,oysa bin yıllar önce bağırılmaları gerekirdi.Doğru,herkes herkese sırt çeviriyor,yeri geliyor anamız-babamız,dostumuz adımızı tanımaz,selamımızı almaz oluyor.Yitik bir avuç insanız diyorum bazen içimden,sonra düşünüyorum,hayır biz bir santimetre karelik bir alana sığdırılabilecek düşünceler kadar 'çok'uz.Ve biz bile bize sırt çeviriyoruz.Biz bile bizi yok sayıyoruz.Düşünüyorum ve düşündükçe de umudumu kaybediyorum.Evet biz bir avuç yitik adamız diyorum.Biri diğerinin nüshası,yaftalanmış,dıştalanmış,utançlar kuşanmış bir avuç aciz adamız..
...Günün birinde ,alelade bir sokakta yürürken,benim gibi aciz ve yitik bir adam ilişiyor gözüme..Duruveriyor yanımda ve öylece bakıyor gözlerime..Ve konuşuyor;
- Şarkılar çok zor değil mi?
-Evet,çok
-Sancılar dayanılmaz ve yorucu..
-Çok yorucu
-Senin kaç sayfan var ,merak ediyorum.
-Çok ,hem de çok..Kopmayan binlerce sayfa..
-Şimdi gidiyorum,biliyorsun değil mi.?
-Evet biliyorum..Ama kal demiyorum
-Neden.?
-Kal demiyorum çünkü ben de gidiyorum,kim bilir belki aynı yere gidiyoruzdur.
-Ama ben nereye gittiğimi bilmiyorum.
-Ben de..
-Hoşçakal.!
    ... Ve giderken elime bir mektup tutuşturuyor.
        Mektubu bitirdikten sonra kaskatı kesiliyorum.Oturduğum banka,havaya,tarihe,üzerimdeki siyah deri cekete bakıyorum..
Evet toplum sizi ne kadar uzaklaştırsa da,hiç saysa da, hayat bir yerlerden,kıyısından köşesinden,ucundan eteğinden size elini uzatıyor.Ben bir adam seviyorum..Hayat veriyor onu bana.Hayat sevdiriyor aciz adamı bana.Sıcak asfaltların orta yerine uzanıyor,ikimizin yarattığı ter havuzunda sevişiyoruz.Dıştalanmış bir sevişme bu..Sadece aciz adama ve bana özel,aciz bir sevişme.Ve binlerce kez birbirimizi yaftalıyoruz aşk sözcükleriyle.Ve cesurca reddediyoruz ayıplamaları.Dimdik ayakta duruyor,acizliğimizle, güçsüzlüğümüzle var oluyoruz belki de.Biz bize yetiyoruz..Hayat bizi bize yettiriyor.O,bu,dost,akraba,bakkal,çakkal ne derse desin biz buradayız.Yarım birer adamız belki ama bir aradayız.
Bu halimizle devasa bir gökkuşağı gibiyiz...
Satırlarımı bitirdikten sonra aciz adam yaklaşıp,yanağıma bir öpücük kondurup,soruyor:
-Neden kal demiyorsun?
-Kal demiyorum çünkü ben de gidiyorum..Kim bilir belki aynı yere gidiyoruzdur.
-Ama ben nereye gittiğimi bilmiyorum
-Ben çok iyi biliyorum
-Nereyeymiş?
-Ceketini al neresi olduğunu gösteririm...

2009

Kalın Sağlıcakla.!
-

22 Kasım 2011 Salı

sorgu 2

Yola çıktım ,gecenin sabaha değdiği bir zaman diliminin tarifsiz ilüzyonundaydık..Islaktı her şey.Koca bir zaman çizelgesinin üzerinde çentik çentik kabaran gözyaşımsı şey sağ elini uzatmış selam veriyordu bana...Direksiyonun başına geçtim,arabanın ön camı tamamen indirilmiş,yandaki koltukta koca bir taş bekliyordu fal taşı gibi açılmış gözleriyle.Burun deliklerime giren yağmur buharlaşarak alyuvarlarıma karışıyordu..Gaza bastım,sağ gözümün seğirdiğini fark ettim dikiz aynasından.Yol var,ben varım o orada,
koltukta.. Yağlı ve terli;ben buradayım ya da bir satırın altını çizerken,alttaki satırın üstünü karalamışım..
Gaza bastım ,sigara yaktım,karnımı kaşıdım,sigarayı söndürdüm,gaza bastım,gözlerimi ovuşturdum..
..Kapıyı yumrukladım sonra ,deli bir hışımla..kapıyı açtı ,ayaklarımı sildim paspasa.İçeri geçtim..O incecik bileğiyle kırılgan bir hamle yaparak sağ elimi tuttu..İki bakış uzağımda, gözleri dudaklarımda geziniyordu..Yatak odasına geçtik..Duvarlar griydi, yatak eflatun belki de mor..Dudaklarını boynuma gömdü sonra,öpmüyor, emmiyor sadece tadıyordu sanki ve de kokluyordu belki.. Elinin işaret ve baş parmağı arasında kalan kısmıyla yüzümün kenarını tuttu.Baş parmağını göz kapağıma değdirdi..En nihayetinde dudakları dudaklarıma değdi..Rengi yoktu gecenin,ve de dudakları ıslaktı tıpkı romanlardaki gibi yarım açık..Dudaklarımın arasından nefes alıyordu sanki..İki elimi o kıvrımlı belinde birleştirdim sonra..Var gücümle kendime çektim..Tütün kokuyordu dudakları ve karnı gurulduyordu,farkettim..İşaret parmağının tırnağı kırılmıştı ve yüzüme batıyordu.Tutup emdim kırılgan parmağını..Neden anlamadım,anın şehvetiyle dilimi kesti tırnağı ve ağzımda demir tadına benzeyen o ıslak ve sıcak sıvıyı hissettim.Özlemiştik..İkimiz de..O daha çok..Ben daha sık..Konuşmadık ,bedenimin etrafına dolanan ona ait o bulut kokusu soluk borumdan ruhuma aktı.Dudaklarımız kenetlenmişken bir adım geriye çekilmeye yeltendim,alt dudağımı ısırdı..Çekildim..Gözlerine baktım o çarpık gülümsemesi dudaklarının kenarında salınıyordu..Onu istiyordum..Özlemiştik..İkimiz de..O daha çok..Ben daha sık..Yatağın ucunda duruyorduk..Ayak parmaklarımız inceden birbirine değiyordu..Ellerimle göğsünden itip yatağa attım onu..Kafasını yatağın baş kısmına çarpmıştı..Kanlar içindeydi
ve bence ölmüştü..

23.11.11
..
Kalın Sağlıcakla.!

21 Kasım 2011 Pazartesi

sorgu 1

Yalnız kalmaya dair yazılabilecek daha kaç satır olduğunu merak ettim,bu yeryüzünde aşka dair unutmaya dair acıya ,cinayete, kana dair daha kaç mektup yakılabileceğini merak ettim.Aklım almadı .Sorgulamadım da en iyisi buydu belki.Aşkı ,cinayeti, inancı, dini, hayal kırıklığını en derinden yaşatabilen tek şeyin kokular olduğuna karar verdim.Belki çağrışımlar ,yanılgılar ,hayali umutlar,ama hepsi kokulardan doğagelmiş.Bazen kafanızda tek bir insan canlandırırsınız seneler boyunca,onun kokusu canlanır belki de önce,kendisinden ya da en azından siluetinden önce..yanıktır,süt gibi,derim ya hep, suç gibi biraz belki de.sigarasız olmaz tüm bunların hiç biri,aşk ya da adını öyle çağırdıkları şey tütün kokar ,yanmakla ilgilidir çoğu şey..Tütmekle sonunda da sönmekle.Yazmakla ilgilidir ya da hayır yazamamakla..Tereddütle kararlılıkla ve mütemadiyen de kararsızlıkla..Her küçük anı ya da  betimleme,eski bir fotoğraf karesiyle ilgilidir.anılar geçmişte kalmalıdır bazen ya da bugün onlara dokunulmamalıdır,
Oysa ne kadar çok bank var terkedilmeye meyilli..Çekip gitme noktaları..Aralıksız yüzlerce çınar ağacı..Nereye koşuyor peki tüm bu insanlar akşamın bu saatinde..?kimi kolunu sıkıştırıyor kapının arasında,kimi çantasını kimi kalbini.İnsanların yüzleri dağınık ,yanımızda oturan yegane adamların dokunaklı..Bir şey değişmedi belki de.Hiç bir şey yazılmadı ,hiç bir film çekilmedi onlar gittikten sonra..Avuç dolusu karıncalar yuttuk nehrin bulanık suyuyla,günceler tuttuk yaprakların üstünde.Tütün sardık ,ciğerlerimizi yaktık,ah işte yok mu şu çekip gitme noktaları..Nasıl da pervasız giden herkes..Nasıl da imkansız..Otobüsler suikast durakları..
Şimdi kalkıp koca bir fincan dolusu kahve koyup içinde bulunduğumuz günü pazar addetmek çözer belki de her şeyi.Ya da çözülecek hiç bir şey yoktur,bir şarkı salınır odanın rutubetli duvarlarında..Bir kağıt,bir satır,tek bir kelime..
mevzu yanmakla ilintili derinden..
tütmekle sonunda da sönmekle..
...
Peki nereye gidiyor bunca insan,
hayatımızdan gidenler nerede toplanıyor?

O yol öyle gidilmez Madam
Buyrun eşlik edeyim..

.
Kalın Sağlıcakla.!